-
divan edebiyatında şiirler tür adıyla adlandırılıyor. başlığın "gazel -necati bey" şeklinde açılması gerekiyor yani. ancak binlerce gazeli birbirinden ayırabilmek için redifleri söyleniyor. bu nedenle ben de necâtî bey'in "döne döne" redifli gazelinin başlığını böyle açmayı uygun gördüm.
yıldızları ahının ateşinden çıkan kıvılcımların oluşturduğunu söylüyor necâtî bey. en sevdiğim gazellerden biri.
***
"çıkalı göklere âhum şereri döne döne
yandı kandîl-i sipihrün cigeri döne döne
ayagı yir mi basar zülfüne ber-dâr olanun
zevk u şevk ile virür cân ü seri döne döne
şâm-ı zülfünle gönül mısrı harâb oldı diyü
sana iletdi kebûter haberi döne döne
sen durup raks idesin karşuna ben boynum egem
ine zülfün koca sen sîm-beri döne döne
kâ’be olmasa kapun ay ile gün leyl ü nehâr
eylemezlerdi tavâf ol güzeri döne döne
sen olasan diyü yir yir asılup âyeneler
gelene gidene eyler nazarı döne döne
ey necâtî yaraşur mutribi şeh meclisinün
raks urup okıya bu şi’r-i teri döne döne"
*** -
"eğer kapın, kabe olmasaydı ay ve güneş sabah akşam onun etrafını dönüp tavaf eder miydi?"
divan şiirinde sevgilinin evi kabe'ye benzetilir, aşıklar da o evin etrafında hacıların kabe'yi tavaf ettikleri gibi dolanır dururlar. burada şair, ay ve güneş'i de sevgilinin aşığı yapmış, evinin etrafında tabii bir şekilde dönmelerini de bu aşka bağlamıştır. (hüsn-i talil)